Güncel

İçimizden biri, bizden biri o artık Adalı

Ebru GÜNEŞ, Aslen Iğdırlı. Ziraat Yüksek Mühendisi, aynı zamanda yazar.

İçinde geçenleri, yaşadıklarını ve bazen de geleceği kaleme alan biri. Son kitabı NEFSON.. Ebru Güneş ile hem Nefzon’u, hemde Ebru’yu konuştuk. Biz sorduk o cevapladı. Ebru GÜNEŞ kimdir? Kendinizi bizlere kısaca tanıtır mısınız? 1981 Iğdır doğumluyum. Lise öğrenimim bitene dek Iğdır da yaşadım.1998 yılında Ankara Çankaya Üniversitesi Matematik Bilgisayar bölümünü kazandım, fakat yarım bırakarak, ikinci yıl Konya Selçuk Üniversitesinde Ziraat Mühendisliği bölümünü kazanarak eğitime devam ettim. Tamamladığım bölüm eğitimini, Yüksek Lisans ile devam ettirdim. Şimdi ise, Ziraat Yüksek Mühendisi olarak görev yapmaktayım. Kuşadası’nda yaşıyorum. Evli ve bir kız çocuğu annesiyim.Bu romanı yazmaya sizi sürükleyen sebep nedir?Yıllardır yazıyorum, deneme türünde, dünya da yaşanan her şeye dair yazıyordum. Bu romanı hamileliğimin ilk aylarında yazmaya başladım. Romana başladığım gün, yirmi dokuz harfinde ete kana bürünmesi gerekliliğine inandığım gündü. Harflerim ancak bir esere bürünerek doğmuş olacaklardı. Peki, nedir romanınızın konusu? Nefson ne demektir? Romanım, küçük yaşta ailesi tarafından terk edilen bir erkek çocuğunun büyürken yaşadıklarını ele alıyor. Romanın ana karakteri, hayatına aldığı karakterlerle ‘’ Tanrıyı,hayatı,zamanı,yalnızlığı…’’ sorguluyor,kısaca karakter,neyi sorgulamak istiyorsa onu yaşıyor ve yaşatıyor. Ana karakter, yani Kutay hayatına aldığı kadınlara kendi isim veriyor. Kutay için ne ifade ediyor iseler,onları kısaltıyor ve o isimle hitap etmeye başlıyor. Nefson ise onlardan biri, fakat neden Nefson o kısım,kitabın sürpriz sonu olacağı için okuyucuya bırakmamız gerekiyor. Kitabınızdaki sözler şimdiden çok konuşulmaya, sanal alemde fazlasıyla paylaşılmaya başladı. Sizin için önemli olan sözlerinizden bir kaçını bizlerle paylaşır mısınız?Elbette.’’ İdeolojiler, menfaatlerin altına yattığı sürece kaldırımda yatanların sadece uyruğu değişecek.’’ ( Bu sözüm kitapta mülteci sorununa değindiğim bölümde geçiyor.) ‘’Bana vurduğun bu ellerin,benim de taşıdığım bir rahimde büyüdü.’’ ( Bu söz de,kadına şiddetin ele alındığı bir paragrafta,kitapta yaşanan bir protestonun, pankart yazısı olarak karşımıza çıkıyor.)“Hayat, striptiz çubuğunda dans eden bir kadın gördüğünde, her ani hareketinde ya düşüp bir yerini kırarsa endişesi yaşayan kimselerin doğmadığı, nefisleri için insan kullanan, nefesleri için kendilerini kullandıran yaşanmışlıkların adıdır.” (Bu da, karakterin, hayatı sorguladığı tanımlardan biri.)Kitabınızda geçen karakterlerin ve şehirlerin gerçek hayatınızdaki yeri nedir?Karakterlere, yaşamak isteyip de yaşamadığım yahut yaşayamadıklarımı yaşattım diyebilirim. Örneğin bir şehrin ışıklarına uzaktan bakıp,bir ışık seçip kapısını çalmak gibi…Veya sokakta farklı ideolojilerin belli bir karar için toplandıkları stantlara gidip,bütün kararlara imza atıp,hangi stant da daha iyi imza attım yarışına girmek gibi…Fakat kitapta geçen il ve ilçelerin hepsinde en az üç yılımı geçirmişimdir.Bir karakter hayal edilebilir,fakat bir şehrin oksijenini yazacak kadar solumadıysanız,okuyucuya sadece karbondioksitini solutursunuz.Okuma oranının maalesef düşük olduğu ülkemiz de, bir yazar olarak okuyan ile okumayan insanı nasıl tanımlarsınız?Bu sorunuza, kitabımdan bir söz ile cevap vermek istiyorum. “Bence, okuyan ile okumayanın kesiştiği tek bir nokta vardır. O da her ikisinin de insan olması. Sonrasında, okumayan doğrusuyla sadece nokta biriktirirken, okuyan o noktadan sonsuz sayıda doğru geçirir.”